Shakespeare’in “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu” dizesinden hareketle “çevrimiçi olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu” diyerek başlayalım. Genci yaşlısı herkes az veya çok sosyal medya takipçisi ve bu nedenle çevrimiçi olmak önemli.

Sosyal medya artık bir sosyalleşme ortamı. Ne kadar takipçiniz, bağlantınız varsa o kadar popülersiniz, sosyal medya ikonusunuz. Bundan ötürü herkes çevrimdışı ise eksik, rahatsız hissediyor. Erişimi yüzünden diken üstünde hissine kapılan fazla. Hobiler, haber alma ve bilgi edinme, mesleki dayanışma, mal ve hizmet satışı sosyal medyayı önemli kılıyor. Kurumlar hedef kitlelerine sosyal medya üzerinden erişiyor.

Sayılarla dijital ortam

Hem bireyler hem de işletmeler/kurumlar çevrimiçi. 30 Ocak itibariyle We Are Social ve Hootsuite'ın 2018 Küresel Dijital raporlarına göre durum şu şekilde:

  • Dünyanın dört yanında interneti kullananlar 4 milyardan fazla.
  • Dünyadaki 7,6 milyar nüfusun yüzde 75’i artık bir cep telefonuna sahip ve kullanılan el cihazlarının yarısından fazlası akıllı cihazlar.
  • Dünya nüfusunun yarısından fazlası çevrimiçi, yani 3,8 milyar kişi.
  • Son verilere göre 1 milyar yeni kullanıcının yaklaşık yüzde 25’i 2017'de ilk kez çevrimiçi olmuş.
  • 200 milyondan fazla insan ilk mobil cihazını 2017'de almış.
  • 3 milyardan fazla kişi artık her ay sosyal medyayı kullanıyor. Bu kullanıcıların yüzde 10'u, seçtiği platformlara mobil cihazlar üzerinden erişiyor.
  • Statista'nın dijital pazar görünümünün son verilerine göre, e-ticaret pazarı toplam tüketim içinde geçen yıla göre yüzde 16 büyüdü ve internet kullanıcılarının yüzde 45'i e-ticaret sitelerini kullanıyor.
  • Her bir kullanıcının e-ticaret için harcadığı miktar da artıyor ve kullanıcı başına ortalama gelir yıllık yüzde 7 artışla 833 ABD dolarına ulaştı.

Eurostat’ın 2017 raporuna göre Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bireyler ve işletmelerin internet kullanımı incelendiğinde ise durum şöyle:

  • Çevrimiçi telefon ve görüntülü aramalar yükselişte. 2016 yılında en yaygın etkinlikler şöyle sıralanıyor; e-posta gönderme ve alma (son 3 ay içinde interneti kullanan kişilerin yüzde 86'sı), çevrimiçi haberleri okuma (yüzde 70) ve sosyal ağlara katılma (yüzde 63).
  • 16-24 yaş arası kullanıcılar arasında 2016 yılında en popüler çevrimiçi aktivitelerden bazıları ise şöyle; sosyal ağlarda yer almak (yüzde 88), ticari veya YouTube veya Netflix gibi hizmetleri paylaşmak (yüzde 83) ve müzik dinlemek (yüzde 80).
  • 65-74 yaş arasındaki kullanıcılar için ise haberleri okumak (yüzde 64) ve sağlık bilgisi almak (yüzde 59).
  • 2016 yılında, AB'deki 10 internet kullanıcısının 8'i, mal veya hizmetler hakkında bilgi almak için çevrimiçi olarak araştırma yaptı. Bu nedenle, işletmeler sosyal medyayı veya hedefli reklamcılığı kullanarak bir web sitesine sahip olmak gibi yollarla internette varlıklarını artırıyor.
  • İşletmelerinin yüzde 24'ü bir web sitesi üzerinden online sipariş alıyor veya rezervasyon yapıyor.
  • İşletmelerin yüzde 69'u, çalışanlarına mobil internet bağlantısı olan taşınabilir bir cihaz sağladı.

TÜİK’in en son ‘Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2017’ raporu incelendiğinde ise durumu şöyle özetleyebiliriz:

  • Bilgisayar ve internet kullanımı 2017 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde sırasıyla yüzde 56,6 ve yüzde 66,8 oldu. Bilgisayar ve internet kullanım oranları 16-74 yaş grubundaki erkeklerde yüzde 65,7 ve yüzde 75,1 iken, kadınlarda yüzde 47,7 ve yüzde 58,7 oldu.
  • Hane halkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre 2017 yılı Nisan ayında hanelerin yüzde 80,7’si evden internete erişim imkânına kavuştu.
  • Geniş bant internet erişim imkânına sahip hanelerin oranı 2017 yılı Nisan ayında yüzde 78,3 oldu.
  • Bireylerin yüzde 42,4'ü e-devlet hizmetlerini kullandı.
  • Her dört kişiden biri internet üzerinden alışveriş yaptı.
  • İnternet üzerinden kişisel kullanım amacıyla mal veya hizmet siparişi veren ya da satın alan 16-74 yaş grubundaki bireylerin oranı yüzde 24,9 oldu. Alışveriş yapan bireylerin 2016 yılı Nisan ile 2017 yılı Mart aylarını kapsayan 12 aylık dönemde yüzde 62,3'ü giyim ve spor malzemesi, yüzde 25,3’ü ev eşyası (mobilya, oyuncak, beyaz eşya, vb; tüketici elektroniği hariç), yüzde 24,1’i seyahat bileti, araç kiralama vb, yüzde 21,9’u gıda maddeleri ile günlük gereksinimler ve yüzde 19’u elektronik araçlar (cep telefonu, kamera, radyo, TV, DVD oynatıcı vb.) satın aldı.

Gig ve paylaşım ekonomisi gerçeği

2016 yılında İngilizce’de yılın kelimesi ‘post-truth’ seçildi. Türkçe’ye ‘gerçek sonrası, gerçek ötesi’ diye çevrilen bu kelime aslında ‘gerçeklikten uzaklaşma’ anlamında kullanılıyor. Kelime özünde, dijital çağda bireylerin algısının gerçeklerden çok imaja veya duygulara dayalı olmasını ifade ediyor. Diğer bir deyişle artık somut hakikatler değil bireylerin kişisel gerçeklikleri ön planda ve kamuoyunu bu yönlendiriyor. Bu nedenle, sosyal medyada kişisel gerçeklikler yüzünden bireyler popüler olabiliyor. Diğer bir deyişle 10 binli veya 100 binli sayılarda takipçi, bağlantı oluşturmak mümkün.

Bu ilişkiler – bağlar – takipçi ağı, kişiler hakkında inanılmaz bir veri sağladığı için işletmelerin bireysel reklam veya tanıtım yapmasına imkan veriyor. İşletmeler sosyal medyada popüler olan kişiler arasında ticari iş birlikleri geliştiriyor.

İşte ‘gig’ veya paylaşım ekonomisi burada başlıyor. ‘Gig’ kelimesi İngilizce’de ‘kısa süreli iş’, ‘sahne alma’ ve ‘gösteri’ gibi anlamlara sahip. Cambridge Sözlüğü’ne göre ‘gig ekonomisi (gig economy)’, ‘bir işverene bağlı çalışmak yerine her biri ayrı ayrı ödenen ayrı işlerde çalışmak’ diye tanımlanıyor. ‘Gig ekonomisi’ kısa süreli işlerin yaygın olduğu ve işletmelerin kısa süreli veya talep üzerine yapılan sözleşmeler gereği bir işverene bağımlı olmayan çalışanlarla anlaşmaların yapıldığı ortam olarak karşımıza çıkıyor.

Gig ekonomisinde, dijitalleşmeyle hayatımıza giren teknoloji platformları aracılığıyla bireyler, işletmeler birbirlerine bağlanarak iş ya da iş akışlarını gerçekleştirilebiliyor. Bu işler karşılığında da gelir elde ediyorlar.

Diğer taraftan, ‘paylaşım ekonomisi’ İngilizce’deki ‘sharing economy’ kavramının birebir çevirisi. Paylaşım ekonomisi, genel olarak üretim faktörlerinden ‘insan, fiziki ve/veya entelektüel sermayenin ortak kullanımına dayalı işleyen ortam’ şeklinde tanımlanıyor. İşin özünde fiziki ve/veya entelektüel varlıkların ortaklaşa kullanımı yatıyor. Paylaşım ekonomisinin en önemli özelliği, bireylerin tam kapasite kullanmadıkları varlıklarını paylaşarak gelir elde etmesidir.

Gig ekonomisinin işleyişinde sözleşmeler düzenlenebilir ve genelde ödeme müşteri tarafından dijital platforma yapılır. Daha sonra dijital platform, varlık sahibinin payını yüzde olarak öder.

İşte böyle bir ortamda bağımsız çalışanların vergi düzenlemelerine uyum ve vergileme yaklaşımını ele alacağız.
 

Ücretli mi yoksa serbest çalışan mı?

Gig veya paylaşım ekonomisi çalışanları işçi olarak değil kendi işinde çalışan veya serbest çalışan olarak adlandırılıyor. Bu konuda farklı görüşler ve uyuşmazlıklar ortaya çıkıyor. Bunun canlı örneğini ‘Uber’ ile ilgili farklı ülkelerde beliren uyuşmazlıklarda görüyoruz. Gig ekonomisi işleyişinde taraflar için bazı vergi sorunları ortaya çıkıyor ve taraflar sırasıyla ‘bir iş için anlaşma yapan serbest çalışan’ (Uber şoförü gibi), ‘platform işleticisi’ (Uber gibi), ‘işveren veya hizmeti satın alan birey veya kurum’ (Uber kullanan kişi) olarak karşımıza çıkıyor.

Diğer bir platform örneği ise Instagram. Instagram pazarlama dünyasında ciddiye alınması gereken bir güç haline geldi. Çünkü 800 milyon kullanıcısı var ve günümüzde markalar sosyal medya pazarlama bütçelerinin önemli yüzdelerini Instagram için ayırıyor. Bu nedenle, çok sayıda marka çalışma ortağı bulmak için güçlü ve sadık takipçisi olanları tercih ediyor.

Instagram üzerinden farklı yollardan gelir elde etmek mümkün. Bağlı kuruluş pazarlama, sponsorlu mesajlar oluşturma, fotoğrafları satma gibi yöntemler mevcut.

Bu ortamda gelir farklı olabiliyor. Uber örneğinde olduğu gibi sistem tarafların bir araya geldiği platform sunuyor. Burada ‘hizmet alan kişi, araç sahibi sürücü ve Uber’ sacayağı söz konusu.

Instagram ise yine bir platform oluşturuyor. Bu platformda takipçi sayınıza bağlı olarak kişisel sayfanızda markaların reklam bütçelerinden veya tanıtımına katkı verdiğiniz ürünlerden gelir elde edebilirsiniz. Veya fotoğraflarınızı satabilirsiniz.

Dijital ekonominin sunduğu teknolojik imkanlar sayesinde fiziki bir işyerine bağlı olmadan yürütülen faaliyetlerin vergi idareleri tarafından takibi zorlaşıyor. Diğer bir deyişle, gig veya paylaşım ekonomisi iş modelleri fiziki bir yere (bina, fabrika gibi) bağlı olmadan bir sayfa aracılığıyla yapılabiliyor. Dijitalleşen ekonomi öncesinin ‘fiziki işyerine bağlı vergileme kuralları’, yeni ekonomide vergilemeyi zorlaştırıyor.

Türkiye’deki yasal düzenlemeler

Bu konudaki düzenlemeler 2015 yılında başlıyor. İlk düzenleme 26.8.2015 tarihli Resmi Gazete’de ‘Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelik’ başlığıyla yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların elektronik ticaret işlemlerinin yapıldığı ağ üzerinde bulundurmakla yükümlü oldukları genel bilgilerle sözleşme öncesinde ve sipariş sürecinde alıcılara sunmaları gereken bilgilere ve elektronik ticaretle ilgili diğer uygulamalara ilişkin usul ve esaslar düzenlendi.

İkinci düzenleme 11.8.2017 tarihli Resmi Gazete’de ‘Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi ve Bildirim Yükümlülükleri Hakkında Tebliğ’ adıyla yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tebliğ ile elektronik ticaret bilgi sistemi üzerinden yapılması gereken kayıt ve bildirimlere ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amaçlandı.

Bunlara ilave olarak 24.12.2015 tarihli Resmi Gazete’de ‘464 Nolu Vergi Usul Tebliği’ yayımlandı. Tebliğ ile belirlenen mükellef gruplarına elektronik ticaret ve bazı ticari faaliyetlere ilişkin olarak sürekli bilgi verme zorunluluğu ile internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan mükelleflere usul ve esasları ile e-arşiv uygulamasına geçme zorunluluğu getirildi.

Elektronik ticaret ve bazı ticari faaliyetlere ilişkin sürekli bilgi verme zorunluluğu getirilenler sırasıyla ‘aracı hizmet sağlayıcıları’, ‘bankalar’, ‘internet reklamcılığı hizmet aracıları’ ile ‘kargo ve lojistik işletmeleri’ olarak sayıldı.

Bu düzenlemeler sayesinde Gelir İdaresi Başkanlığı’na veri akışı yapılıyor. 

 

Türkiye’de kanunlar kapsıyor mu?

Ülkemizde bireylerin gelirleriyle ilgili vergileme kuralları Gelir Vergisi Kanunu’nda gelir türleri itibariyle düzenleniyor. Türk vergi sistemi genel olarak kişilerin farklı kaynaklardan elde ettikleri safi kazancı vergileme üzerine kuruludur.

Gelir türleri sırasıyla ‘ticari kazanç, zirai kazanç, serbest meslek kazancı, ücret, menkul sermaye gelirleri, gayrimenkul sermaye gelirleri, diğer kazanç ve iratlar (değer artış kazançları gibi)’ şeklinde sıralanır.

Gig / paylaşım ekonomisi kazançlarını bu gelir unsurlarından biri olarak değerlendirebiliriz. Örneğin e-ticaret yapılması halinde sağlanan gelir ticari kazanç, kişilerin ürettikleri fotoğraf satışı veya kiralanması karşılığında elde edilen gelir serbest meslek kazancı olarak karşımıza çıkar. Özellikle e-ticaret yapılması halinde; satış Türkiye'de bulunan bir sunucuyu (server) kiralayarak veya satın alarak internet üzerinden yapılıyorsa bu durumda elde edilen kazançlar Türkiye'de ticari kazanç olarak vergilendirilir. 

Internet üzerinden yapılan satışlarda, elde edilen kazancın sunucunun bulunduğu ülkede vergilendirilmesi gerekir. Ancak gig veya paylaşım ekonomisinde mal ve hizmet satışı dışındaki gelir yaratan faaliyetlerde birden fazla taraf işin içine girince vergileme karmaşık hale geliyor. Neden? Çünkü teknoloji sayesinde ortaya çıkan platformlarda birden fazla taraf var.

Yukarıda belirttiğimiz Instagram örneğinde üç farklı taraf var. Bunlar ‘takipçi’, ‘reklam veren’ veya ‘ürün tanıtımı yaptıran’ ile içerik oluşturan. Instagram platformunda takipçi sayısına bağlı olarak içerik üreticisi sayfa sahibi markaların reklam bütçelerinden veya tanıtımına katkı verilen ürünler üzerinden gelir elde edebilir.

Şimdi gig veya paylaşım ekonomisinde ‘gelir elde eden kişi’ bir işverene bağlı ve o işverenin talimatları altında çalışmıyor. Bir faaliyetin serbest meslek faaliyeti olup olmadığı aşağıdaki unsurlara bağlı. Faaliyetin; sermayeden çok şahsi zaman ayırmaya, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanması, bir işverene bağlı olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması, devamlı olması gerekiyor. Devamlılık olmadığında elde edilen kazanç arızi serbest meslek kazancı olarak ortaya çıkar.

Devamlılık halinde gelir elde edenin mükellefiyeti oluştuğundan; ‘defter tutma’, ‘makbuz düzenleme’, ‘katma değer vergisi’ ve ‘geçici vergi yükümlülükleri’ söz konusu oluyor. Serbest meslek faaliyetinin arızi olarak yapılması halinde ise bu mükellefiyetlerden ‘katma değer vergisi’ ve ‘geçici vergi’ yükümlülüğü, ‘defter tutma’ ve ‘makbuz düzenleme zorunluluğu’ da söz konusu olmaz.

Sonuç olarak gig veya paylaşım ekonomisi alışılmış yöntemler dışında işleyişe sahip olduğu için vergilemesinde de zorluklar ortaya çıkıyor. Bu sorunların çözümü vergi idaresi, meslek mensupları ve akademik çevreler tarafında ele alınarak değerlendirmelerin yapılması gerekir.

Sorumlu vergicilik bakışıyla…

Gig veya paylaşım ekonomisinde gelir elde eden bağımsız çalışan gerçek kişilerin, kendi vergi yükümlülükleriyle ilgili ne kadar bilgi sahibi olduklarını bilmek zor. Önceki bölümde ele alındığında gelir elde eden kişilerin geliri serbest meslek kazancı veya ticari kazanç olabilir. Ancak dijital çağda büyük veri, vergi alanında da var. Bu bilgi, ‘aracı hizmet sağlayıcıları’, ‘bankalar’, ‘internet reklamcılığı hizmet aracıları’ ile ‘kargo ve lojistik işletmeleri’ elektronik bilgi verme zorunluluğu kapsamında Gelir İdaresi’ne sunuluyor.

Diğer bir veri kaynağı Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalar kapsamında 2018 ve sonrasında ‘otomatik bilgi değişimi kapsamında’ Türkiye’ye gönderilecek bilgiler.

Türkiye’de son yıllarda sıklıkla 'vergi affı' ve 'vergi yapılandırması' düzenlemeleri yapılıyor. En son düzenleme 18 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Gig ekonomisi oyuncuları özellikle içerik oluşturanlar bugüne kadar vergi yükümlülüklerini yerine getirmediyse 7143 sayılı Vergi Affı vergi düzenlemelerine uyumlu hale gelmek için tam bir fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirmeleri halinde geçmiş 5 yıla ilişkin gelir vergisi ve katma değer vergisi risklerini ortadan kaldırıp bundan sonrası için bireysel olarak mali beyaz sayfa sahibi olabilirler.
Bu kararı verdiklerinde vergi danışmanlarından bilgi alarak ilerlemelerini hatırlatmakta fayda var.

Bize ulaşın